Bir akşam, eski bir arkadaşım olan Mehmet’le karşılaştım. O zamanki konuşmamız, beni bir anda düşündürmeye itti. Mehmet her zaman analizci ve çözüm odaklı bir insan olmuştur. O akşam da konuşmamızda yine aynı tavırdaydı; hayatı net bir şekilde “doğru” ve “yanlış” olarak görüyordu. Ancak ben, bir anda içimde başka bir soru belirdi: “Kaç tane bakış açısı var?”
O kadar basit bir soru gibi görünse de, cevapları zihnimde yankılandı. Sonra aklıma başka bir arkadaşım, Elif geldi. Elif, her zaman empatik ve ilişkisel bir bakış açısına sahipti. İki farklı bakış açısının birleşmesi, beni oldukça düşündürmeye başlamıştı.
—
Mehmet’in Bakış Açısı: Çözüm Odaklı ve Stratejik
Mehmet’in bakış açısı, her zaman çözüm odaklı ve stratejikti. İnsanlar ona probleminden bahsettiğinde, onları anlamadan hemen bir çözüm önerisi sunardı. Ne zaman derdini anlatsam, “Bunu şöyle yap, bu yol seni sonuca götürür,” diye cevap verirdi. Bu bakış açısı bazen oldukça verimli ve pratik olsa da, bazen hissettiklerimi veya durumun duygusal boyutunu göz ardı ediyordu.
Bir gün, Mehmet’le bir konuda tartıştık. O, iş hayatıyla ilgili bir strateji önerdi ama ben, o stratejinin insanları nasıl etkileyeceğini düşündüm. Sadece kazancı ve başarıyı hedefleyen bir strateji, insanları yorgun ve mutsuz edebilirdi. Mehmet’in bakış açısına dair düşündüğümde, tek bir çözümün ne kadar sınırlayıcı olabileceğini fark ettim. Çünkü insanlar farklı, her birey bir başka dünyadan geliyor. Her birinin duygusal ihtiyaçları, beklentileri var.
Bazen, çözüm odaklı olmak, duygusal karmaşıklığı görmezden gelmeye yol açabiliyor. O yüzden bir durumun sadece analitik bir bakış açısıyla ele alınması, kaçırılan önemli duygusal detaylarla dolu bir resme dönüşebiliyordu.
—
Elif’in Bakış Açısı: Empatik ve İlişkisel
Elif’e geldiğimizde, o da farklı bir bakış açısına sahipti. Onun için her şey insan ilişkilerine dayanıyordu. Bir problemi çözmeden önce, o problemdeki herkesin duygularını anlamaya çalışıyordu. “Beni bir düşün, senin yerinde olsaydım ne hissederdim?” diye sorar, bazen başkalarına yardım etmek için çok daha fazla zaman harcardı.
Elif, insanların duygusal yanlarını anlamadan herhangi bir şeyin tam olarak çözülemeyeceğini savunuyordu. Ve gerçekten de ona katılıyordum. Her zaman ilişkilerin zenginliğine odaklanır, sorunları farklı açılardan görmeye çalışırdı. Ancak bazen bu bakış açısı, çok fazla düşünmekten çözümün rafa kalkmasına neden oluyordu.
Bununla birlikte, Elif’in bakış açısı, insanlara duygusal bir bağ kurma fırsatı sunuyordu. Bir problemi çözmek bazen sadece matematiksel bir işlem değil, bir kişinin içsel dünyasını anlamakla ilgiliydi. Eğer bir çözüm önerisi insanları daha iyi hissettirecekse, o zaman bu bakış açısı çok daha anlamlıydı.
—
İki Bakış Açısının Birleşimi
Bir gün, Mehmet ve Elif’i aynı durumda gördüm. İkisi de aynı sorunu çözmeye çalışıyordu, ancak Mehmet çözümün daha hızlı bir şekilde ulaşılabilecek olduğunu düşünürken, Elif çözüm önerilerini insanları nasıl etkileyebileceği üzerinden değerlendiriyordu. Mehmet, “Bunu yapmalıyız çünkü böyle daha etkili olur,” derken, Elif, “Evet, ama bu yolu seçmek, o insanları nasıl hissedecek?” diye sormuştu.
İki bakış açısı arasındaki fark, benim zihnimi allak bullak etti. Sonra bir düşündüm: Acaba her iki bakış açısını birleştirsek, daha sağlam ve sürdürülebilir bir çözüm ortaya koyabilir miydik? Mehmet’in analitik, stratejik yaklaşımı; Elif’in empatik, insan odaklı bakış açısıyla birleşse, daha dengeli ve güçlü bir çözüm doğar mıydı?
—
Kaç Tane Bakış Açısı Var?
Gerçekten de, bakış açılarımızın sayısı ne kadar? Sayısız bakış açısı olduğunu düşünüyorum. Çünkü her insan, yaşadığı deneyimler, değerler, beklentiler ve duygusal durumlarla farklı bir dünyayı görür. Bizim gerçekliğimiz, başkalarının gerçekliğinden farklıdır. Bir bakış açısının doğru olduğunu düşündüğümüzde, aslında o bakış açısının sadece bizim gerçekliğimize hizmet ettiğini kabul etmiş oluruz.
Her bakış açısının kendine özgü bir doğruluğu vardır. Stratejik düşünmek, analitik olabilmek çok değerli olabilir, ancak bazen bir problemin yalnızca çözümüne odaklanmak, insanları yıpratabilir. Diğer taraftan, duygusal yönleri göz ardı etmeyen empatik bakış açısı ise bir noktada çözüm üretmeden duraksayabilir. Peki, ya bu bakış açılarını birleştirirsek? Belki de en doğru sonuç, birbirini tamamlayan bakış açılarını harmanlamakta yatıyordur.
—
Sonuçta…
Hikâyeme gelirken, belki de en önemli soru şudur: Siz kaç farklı bakış açısını benimseyebiliyorsunuz? Hayatınızdaki sorunları çözmeye çalışırken, ne kadar farklı perspektiften bakabiliyorsunuz? Farklı bakış açılarını anlamak ve birleştirmek, bence doğru çözümün anahtarıdır.
Şimdi size soruyorum: Sizce bakış açılarımızın sayısı gerçekten sınırsız mı? Yorumlarınızı bekliyorum, çünkü bu sorunun cevabı aslında hep birlikte şekillenecek.