Granit mi Daha Ucuz, Mermer mi? — Taşın Felsefesi Üzerine Bir Deneme
Taşın Sessiz Bilgeliği: Filozofun Bakışıyla Başlamak
İnsanoğlu, varoluşun anlamını ararken çoğu zaman kendi bakışını taşa yöneltmiştir. Çünkü taş, zamana direnir; insan ise zamanın içinden geçer. Granit ve mermer, bu kadim sessizliğin iki farklı yüzüdür. Biri doğanın sertliğini, dayanıklılığını temsil eder; diğeri zarafetin ve estetiğin vücut bulmuş halidir. Fakat insanın en sık sorduğu sorulardan biri şudur: “Granit mi daha ucuz, mermer mi?”
Bu sorunun ardında yalnızca ekonomik bir merak değil, aynı zamanda etik, epistemolojik ve ontolojik bir sorgulama da gizlidir.
Epistemoloji Perspektifi: Bilginin Ağırlığı
Granitin mi yoksa mermerin mi daha ucuz olduğunu bilmek, yüzeyde basit bir bilgi gibi görünür. Ancak bu bilginin kökeni nedir? Epistemoloji, bize bilginin nasıl edinildiğini sorar.
Bir yapı ustasının ellerinde granit ile mermerin değeri farklıdır; bir iç mimarın gözünde ise bütünüyle değişir. Bu durumda bilgi, deneyimle mi, duyguyla mı, yoksa piyasanın geçici dalgalanmalarıyla mı şekillenir?
Bir filozof, bu noktada “ucuzluk” kavramını sorgular: Bir taşın fiyatı düşük olabilir, ama anlamı daha derin olabilir mi?
Belki de ucuz olan, yalnızca insanların yüzeysel seçimleridir.
Etik Perspektif: Değer ve Sorumluluk
Etik açıdan meseleye bakıldığında “daha ucuz” olanın seçilmesi, her zaman “daha doğru” anlamına gelmez. Granit, doğadan zor çıkarılır; çıkarıldığı her ocak bir yaranın izidir. Mermer ise zarifliğiyle insanın estetik açlığını doyurur ama aynı zamanda doğaya dokunan elin sorumluluğunu da taşır. Etik olarak sorulması gereken soru şudur: “Bir taşın fiyatını belirlerken doğanın sesini duyuyor muyuz?”
Eğer ucuzluk, doğanın tahribi pahasına geliyorsa, belki de bu “ucuzluk” insanın vicdanına en pahalı bedeldir.
Burada etik, yalnızca alışveriş değil, varlıkla olan ilişkimizi de sorgular.
Ontoloji Perspektifi: Taşın Varlığı ve İnsan
Ontoloji bize, “Bir şeyin var olması ne anlama gelir?” sorusunu yöneltir. Granit ve mermer, yalnızca malzeme değil, varlığın biçim kazanmış halleri gibidir.
Granit, volkanın öfkesinden doğar; güçlü, dirençli ve kalıcıdır.
Mermer ise kireçtaşının zamanla geçirdiği dönüşümün ürünüdür; adeta sabrın taşlaşmış hali.
İnsanın varoluşu da bu iki taş arasında salınır: Bir yanda güç ve dayanıklılık arzusu, diğer yanda zarafet ve güzellik tutkusu.
Bu durumda hangisi “daha ucuz”tur? Belki de fiyat, varlığın değeriyle ölçülmez. Belki de ucuz olan, anlamını çabuk kaybedendir.
Piyasa Gerçeği: Granit ve Mermer Arasındaki Fiyat Farkı
Felsefi sorgulamadan sonra somut gerçeğe dönelim: Genel olarak granit, mermerden daha ucuzdur.
Bunun nedeni granitin çıkarımının ve işlenmesinin daha kolay, mermerin ise daha zahmetli olmasıdır.
Mermerin desenleri benzersizdir, bu da onu estetik olarak daha “lüks” hale getirir.
Ancak dayanıklılık açısından granit daha uzun ömürlüdür; çizilmez, ısıya karşı dirençlidir.
Yani “daha ucuz” olan granit, pratikte daha kalıcı bir varoluşa sahiptir.
Bu durumda “ucuz” kelimesi bir paradoksa dönüşür: Değeri düşük olan mı, yoksa zamanı aşan mı gerçekten “değerli”dir?
Düşünsel Bir Çağrı: Ucuzluk ve Değer Üzerine
Bu tartışmanın sonunda okuyucuya şu soruları bırakmak gerekir:
– Ucuz olan her zaman değersiz midir?
– Pahalı olan, gerçekten daha anlamlı mı, yoksa sadece arzularımızın yankısı mı?
– Eğer bir taş, milyonlarca yılın sessizliğini taşıyorsa, onu fiyat etiketine sığdırmak ne kadar adildir?
Belki de asıl mesele, taşların değil, bizim değer anlayışımızın fiyatıdır.
Granit ve mermerin karşılaştırması, aslında insanın kendi iç dünyasındaki karşıtlıkların aynasıdır.
Birinde güç, diğerinde zarafet; birinde kalıcılık, diğerinde güzellik vardır.
Ve belki de en bilge seçim, hangisinin ucuz olduğuna değil, hangisinin içimizdeki sesi yansıttığına karar vermektir.
Sonuç: Felsefi Bir Ucuzluk Sorgusu
Granit mi daha ucuz, mermer mi?
Bu sorunun cevabı, aslında bütçeden çok bilince bağlıdır.
Taş, sadece bir yüzey değil, varlığın maddi ve manevi ifadesidir.
Ucuzluk, kimi zaman bilgeliktir; kimi zaman kayıtsızlık.
Sonunda taş, kendi dilinde fısıldar: “Beni neyle ölçüyorsan, senin değerini de o belirler.”